باب: من أشعر
وقلد بذي
الحليفة ثم
أحرم.
106- Zu'l-Huleyfede Kurbanlığa Bellik Koyup Gerdanlık Taktıktan
Sonra İhrama Girmek
-وقال
نافع: كان ابن
عمر رضي الله
عنهما إذا أهدى
من المدينة
قلده وأشعره بذي
الحليفة،
يطعن في شق
سنامه الأيمن
بالشفرة،
ووجهها قبل
القبلة باركة.
Nafi', "İbn Ömer Medine'den bir hedy kurbanı göndereceği
zaman ona Zu'l-Huleyfe'de bellik koyar ve gerdanlık takardı. Deve yüzü kıbleye
bakar bir halde otururken o, kılıcının ucu ile sağ hörgüçte bellik yapar ve
deveye gerdanlık takardı" demiştir.
حدثنا
أحمد بن محمد:
أخبرنا عبد
الله: أخبرنا معمر،
عن الزهري، عن
عروة بن
الزبير، عن
المسور بن
مخرمة ومروان
قالا: خرج
النبي صلى
الله عليه
وسلم من
المدينة في بضع
عشرة مائة من
أصحابه، حتى
إذا كانوا بذي
الحليفة، قلد
النبي صلى
الله عليه
وسلم الهدي
وأشعر، وأحرم
بالعمرة.
[-1694 - 1695-] Misver İbn Mahrame ve Mervan şöyle demişlerdir: " Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı yıl, bir kaç
onluk yüzer kişilik on civarında sahabî grubu ile birlikte yola çıkmıştı.
Zu'l-Huleyfe'ye geldikleri zaman Resulullah kurbanlık hayvana gerdanlık takmış,
bellik koymuş sonra da ihrama girmişti."
1694’ün Geçtiği diğer yerler: 1694, 1811, 2712, 2731, 4158, 4178,
4181.
1695’in geçtiği diğer yerler: 2711, 2732, 4157, 4179, 4180.
حدثنا
أبو نعيم:
حدثنا أفلح،
عن القاسم، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
فتلت
قلائد بدن
النبي صلى
الله عليه
وسلم بيدي، ثم
قلدها
وأشعرها
وأهداها، فما
حرم عليه شيء
كان أحل له.
[-1696-] Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah'ın kurbanının
gerdanlığını kendi ellerimle büktüm. Hz. Nebi de onu taktı, kurbana bellik
koydu ve gönderdi. Bunu yaptıktan sonra, önceden helal olan şeylerden hiçbiri
haram hale gelmedi (yani ihram yasakları başlamadı)".
Tekrar: 1698, 1699, 1700, 1701, 1702, 1703, 1704, 1705, 2317,
5566
AÇIKLAMA: Bu hadis, kurbana bellik koymanın meşru
olduğunu göstermektedir. Bellik koymanın faydası, o hayvanın kurban olduğunu
belirtmek, ihtiyacı olanların bilmesini sağlamaktır. Hatta böylece başka
hayvanlar ile karışır veya kaybolur ise ayrılması sağlanmış olur. Diğer yandan
bir kenarda telef olmak üzere bırakılır ise, belliğinden miskinler onun kurban
olduğunu anlar da, Allah'ın işaretlerinden olan bu kurbana hurmeten telef
olmasın diye onu yerler ve yenilmesini teşvik ederler.
باب: فتل
القلائد
للبدن والبقر.
107. Kurbanlık Deve Ve Sığırların Gerdanlarını Bükmek
حدثنا
مسدد: حدثنا
يحيى، عن عبيد
الله قال: أخبرني
نافع، عن ابن
عمر، عن حفصة
رضي الله عنهم
قالت: قلت:
يا رسول الله،
ما شأن الناس
حلوا ولم تحلل
أنت؟ قال: (إني
لبدت رأسي
وقلدت هديي،
فلا أحل حتى
أحل من الحج).
[-1697-] Hafsa (r.anha) şöyle anlatır: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e, "Ey Allah'ın Resulü! Sen ihram'dan çıkmadığın halde insanlar
neden çıktılar?" diye sordum. Bana, "Ben saçlarımı dağılmaması için
topladım, hedy kurbanıma gerdanlık taktım. Hacc tamamlamadıkça ben ihramdan
çıkamam" buyurdu.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: حدثنا
الليث: حدثنا
ابن شهاب، عن
عروة، وعن
عمرة بنت عبد
الرحمن: أن
عائشة رضي
الله عنها
قالت: كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يهدي من
المدينة،
فأفتل قلائد
هديه، ثم لا
يجتنب شيئا مما
يجتنبه
المحرم.
[-1698-] Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem hedy kurbanını Medine'den hazırlardı. Ben kurbanın gerdanlıklarını bükerdim.
(Gönderdikten sonra) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ihramlı kimsenin
kaçındığı şeylerin hiçbirinden kaçınmazdı."
باب: إشعار
البدن.
108- Kurbanlık Hayvana İşaret (Bellik) Koymak
-وقال
عروة، عن
المسور رضي
الله عنه: قلد
النبي صلى
الله عليه
وسلم الهدي
وأشعره وأحرم
بالعمرة.
Urve, Misver'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
kurbanına gerdanlık takmış, bellik koymuş ve umre niyetiyle İhrama
girmiştir."
حدثنا
عبد الله بن
مسلمة: حدثنا
أفلح بن حميد،
عن القاسم، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت: فتلت
قلائد هدي
النبي صلى
الله عليه
وسلم ثم أشعرها
وقلدها، أو
قلدتها، ثم
بعث بها إلى
البيت، وأقام
بالمدينة،
فما حرم عليه
شيء كان له حل.
[-1699-] Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'ın kurbanının gerdanlığını büktüm. Hz.Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem de kurbana bellik koydu ve gerdanlığı ona taktı (ya da ben takmıştım)
sonra onu Kabe'ye gönderdi. Kendisi ise Medine'de kaldı. Bunu yaptıktan sonra,
önceden helal olan şeylerden hiçbiri haram hale gelmedi (yani ihram yasakları başlamadı)".
AÇIKLAMA: Bu hadis, kurbana bellik (işaret) koymanın
meşru olduğunu göstermektedir. Bellik koyma, hayvanın derisini kanatıp orada iz
bırakmak suretiyle yapılmaktadır. Bu, onun kurban olduğuna bir işarettir.
Selef ve ondan sonra gelen alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Tahavî,
"İhtilafü'l-Ulema" adlı eserinde, Ebu Hanife'ye göre bunun mekruh
olduğu görüşünü nakletmiştir. Diğer alimler ise, Hz. Nebi'e tabi olma
bakımından bunun müstehap olduğunu söylemiştir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed
bunun güzel bir davranış olduğunu belirtmiştir.
Malik, bellik koymanın, hörgücü bulunan kurbanlara mahsus
olduğunu söylemiştir.
Tahavî, "Hz. aişe ve İbn Abbas'tan gelen bir rivayette
bellik koymanın tercihe bırakıldığını, dolayısıyla bunun, bellik koymanın
menasikten olmadığını gösterdiğini, fakat Hz. Nebi yaptığı için mekruh da denilemeyeceğini"
söylemiştir.
Hattabİ ve diğer bazı alimler, bellik koymanın müsle olduğunu
belirterek mekruh görmelerinin kabul edilemez olduğunu söylemiştir. Bu, hayvanın
kulağını (hafifçe) kesmek vb. işaret koyma amacıyla yapılan ve tıpkı sünnet
olma, hacamat yapma gibi müsleden farklı bir uygulamadır.
Rivayete göre, İbrahim en-Nehaî de, bellik koymayı mekruh
görmüştür.
Bunu Tirmizi şöyle nakletmiştir: "Ebu's-Saib'i şöyle derken
işittim: "Veki'in yanında idik. Bir kimse gelip, "İbrahim en-Nehaî'ye
göre, bellik koymanın müsle olduğu yönünde bir rivayet var" dedi. Veki'
de, "Ben size Resulullah bellik koydu" diyorum, siz bana,
"İbrahim şöyle dedi" diyorsunuz. Senin gibilerini hapsetmek
lazım!" demiştir."
باب: من قلد
القلائد بيده.
109- Hayvanın Boynuna Eliyle Kalaid Asmak
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن عبد الله
بن أبي بكر بن
عمرو ابن حزم،
عن عمرة بنت عبد
الرحمن أنها
أخبرته: أن
زياد بن أبي
سفيان: كتب
إلى عائشة رضي
الله عنها:
إن
عبد الله بن
عباس رضي الله
عنهما قال: من
أهدى هديا،
حرم عليه ما
يحرم على
الحاج، حتى
ينحر هديه؟
قالت عمرة:
فقالت عائشة
رضي الله عنها:
ليس كما قال
ابن عباس، أنا
فتلت قلائد
هدي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بيدي، ثم
قلدها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بيديه، ثم
بعث بها مع
أبي، فلم يحرم
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم شيء أحله
الله حتى نحر
الهدي.
[-1700-] Amre binti Abdurrahman şöyle demiştir: Ziyad İbn Ebu Süfyan, Hz. Aişe'ye
yazdığı mektupta şöyle diyordu: İbn Abbas, "hacıya haram olan şeyler hedy
kurbanı gönderen kişiye de kurbanı kesilinceye dek haram olur" dedi. Amre
binti Abdurrahman'ın rivayetine göre o yazılan cevapta Hz. Aişe şöyle demişti: "İbn
Abbas'ın dediği gibi değil. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
hayvanının boynuna takacağı ipi ben ellerimle ördüm, sonra da Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu elleriyle hayvana taktı. Hayvanı da babamla
birlikte Kabe'ye gönderdi. Hayvan kesilinceye dek Allah'ın helal kıldığı bir
şey Resulullah'a haram olmadı".
AÇIKLAMA: Hedy kurbanı gönderen veya boynuna kalaid asan
kimse ihrama girmiş sayılır mı? Hedy hayvanının boynuna kalaid asmada iki
farklı durum söz konusudur:
1- Kişinin hac niyeti ile
yola çıkması ve yanında hedy kurbanını götürmesi. Bu durumda ihrama girerken
taklîd ve iş'ar yapar.
2- Kişinin kendisi memleketinde kaldığı halde hayvanını (Mina'da
kesilmek üzere) bir başkasıyla göndermesi. Bu durumda kişi memleketinde iken
hayvanın boynuna kalaid takar. Yukarıda yer alan hadis de bunu
gerektirmektedir.
Saîd İbn Mansur şunu rivayet etmiştir: Bize Hüşeym, Yahya İbn
Said'den rivayetle şöyle dedi: Hz. aişe'ye "Ziyad hedy kurbanı
gönderdiğinde, ihrama giren kişi nelerden kaçınmak zorundaysa hayvan
kesilinceye dek onlardan kaçınıyor" denildi. Bunun üzerine Hz. Aişe
"Onun tavaf edecek Kabe'si de var mı?" dedi.
İmam Malik el-Muuatta'da, Yahya İbn Said'in Muhammed İbn İbrahim
et-Teymî'den o da Rebîa' İbn Abdullah İbn Hudeyr'den rivayet ettiğine göre o,
elbise giymemiş bir adam gördü. Durumunu sorduğunda onun hedy kurbanına kalaid
taktığını söylediler. Bunun üzerine Rebîa şöyle dedi: Ben Abdullah b. Zübeyrle
karşılaştım. Kendisine bu durumu söylediğimde "Kabe'nin Rabbine andolsun
ki bu bir bid'attır" dedi.
İbn Ebî Şeybe bunu şu şekilde rivayet etmiştir: Rebîa, İbn
Abbas'ı Hz. Ali zamanında Basra valisi olduğu sırada Basra'da elbiselerini
çıkarmış oturuyorken onu gördü. Böylece İmam Malik'in rivayetin de adı
verilmeyen kişinin İbn Ab-bas olduğu anlaşılmaktadır.
İbnü't-Tîn şöyle der: İbn Abbas bu konuda bütün fakihlere
muhalefet etmiştir. Hz. Aişe (r.anha), delil olarak Hz. Nebi'in fiilî
sünnetini nakletmiş bulunmaktadır. Bu konuda Hz. aişe'nin rivayetinin esas
alınması gerekir. İbn Abbas'ın, görüşünden dönmüş olması muhtemeldir.
Zührî'den rivayet edildiğine göre, uygulama İbn Abbas'ın
görüşünün aksi yönde yerleşmiştir.
Ebu'l-Yeman nüshasında ve Beyhakî'nin rivayetinde Zührî şöyle
demiştir: Bu konuda insanların gözünden körlüğü ilk gideren ve onlara sünneti
açıklayan Hz. Aişe olmuştur. Hz. aişe'nin söyledikleri Müslümanlara ulaşınca
herkes bunu esas aldı ve İbn Abbas'ın fetvasını terk etti.
Hadisten Çıkan Sonuçlar:
1- Önemli işler söz konusu olduğunda, üst seviyede bulunan kişiler,
yardımcıları bulunsa bile bu işleri kendileri yaparlar. Özellikle sert
emirlerin ve dinî işlerin yerine getirilmesi böyledir.
2- Alimler birbirini tenkit edebilir.
3- Nassa aykırı bir ictihad söz konusu olduğunda ictihad
reddedilir.
4- Bir fiilin Hz. Nebi'ye özgü olduğu sabit oluncaya kadar
aslolan onun fiilî sünnetine uymaktır.